KÜRTÇE GÖNÜLLÜLERİ BİRLİĞİ / DİLKURD nedir? “Biz bir grubu değil bir durumu ifade ediyoruz.”

DİLKURD, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asli kurucu unsuru olan Kürtlerin ve konuştukları dil Kürtçe’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nde resmi ve zorunlu eğitim dili olmasını, Kürtçe’nin gelecek kuşaklara taşınması ve Kürt çocuklarının kendi dillerinde zorunlu eğitim almasını savunur ve Kürtçe’nin önündeki engellerin kaldırılması için sivil ve demokratik bir çalışmayı hedefler.
DİLKURD, evrensel hukuk ve ilkeleri baz alır. Demokratik şekilde örgütlenir ve ortak akıl ile hareket eder.
DİLKURD, siyasi partilerce yapıldığı şekliyle, yerel ve ülke düzeyinde yönetime adaylık isteği ile siyaset ve muhalefet yapmaz, bu minvalde Kürtçe’nin meşru mücadelesinde rol edinmeyi ister.
DİLKURD, ilan edilmiş ilke ve amaçları etrafında toplanmış ve tamamen bağımsız hareket eden bir gönüllüler birlikteliğidir, dolayısıyla hiçbir siyasi parti, hareket vb. yapı ve oluşum ile organik bağ kurmaz.
DİLKURD, kimden gelirse gelsin şiddeti temelden reddeden, demokrasi ve diyalogu ana amaç edinen bir anlayışı benimser.
DİLKURD, yüklendiği misyon gereği her inanç ve düşünceden camiaya aynı yakınlıktadır, hiçbir otorite ve odak ile bağıntılı olmadığı gibi hiçbir otorite ve odağı da yok saymaz. Özelde Kürt halkının bireyleri arasındaki barışı, genelde Türkiye toplumunun barışını ve Kürt halkının eşit ve adil bir kamusal düzende yaşamasını savunur.
DİLKURD, gerek ulusal gerekse de uluslararası hukuk yoluyla Kürt halkının anadil ve kültürel haklarını savunma iradesi ortaya koyar.
DİLKURD, ilke ve amaçları dışında hareket edenleri ve bu kriterlere aykırı yorumlanabilecek davranışlarda bulunanları onaylamaz.
DİLKURD İlkeleri
1-) Hak Temelli Yaklaşım: Kişileri “hak sahibi”, devleti ve devlet dışı birtakım aktörleri ise bu hakları sağlamada “görev sahibi” olarak tanımlayan hak temelli yaklaşım, uluslararası hukuktan dayanak alan ve hak sahipleri ile görev sahipleri arasındaki ilişkiyi düzenleyerek insan haklarını gerçekleştirmeyi amaçlar. Bunu yaparken görev sahiplerini kendi yükümlülüklerini yerine getirmeleri için sorumlu tutmayı, hak sahiplerini ise hak talebinde bulunmaları için güçlendirmeyi esas alır. Birleşmiş Milletlerin kullandığı tanımlamaya göre ‘’insan hakları temelli yaklaşım” ilkesel olarak uluslararası insan hakları standartlarını temel alan ve uygulamada insan haklarının desteklenmesi ve korunmasını hedefleyen bir kavramsal çerçevedir. Bu çerçeveye göre insan hakları temelli yaklaşımda insani kalkınma ile ilgili olabilecek tüm planlar, programlar ve süreçler, uluslararası hukukta yer alan haklar ve bunlara karşılık gelen yükümlülükler sistemini esas almalıdır. Hak temelli yaklaşım, toplum içindeki tüm farklı grupların, politikaların oluşturulma sürecine katılımını temel alırken aynı zamanda eylemde bulunma yükümlülüğü olanların da hesap verebilirliğini sağlar.
Hak temelli yaklaşım nelere odaklanır?

  • Dışlanmış, marjinalleştirilmiş kesimlere dikkat çeker. İnsan hakları temelli yaklaşım, özellikle ötekileştirilmiş, dışlanan ve marjinalleştirilmiş ve haklarının ihlal edilmesi riskiyle karşı karşıya olan grupların haklarının güvence altına alınmasına odaklanır.- Katılımı genişletir ve derinleştirir. İnsan hakları temelli yaklaşım, ihtiyaç duyulan politika veya yasal çerçevenin katılımcı bir yolla geliştirilmesine yardımcı olur ve ulusal ve yerel
    düzeyde katılımcı ve demokratik süreçlerin oluşturulmasını güvence altına alır. Bireylerin malların ve hizmetlerin pasif alıcıları olarak değil, kilit aktörleri olarak değerlendirildiği yaklaşımda, katılım hem araç hem de amaçtır.
  • Bütüncül perspektif sunar. İnsan hakları temelli yaklaşımda kurumlar arasındaki ilişkiyi belirleyen toplumsal, siyasi ve hukuki çerçeve ile bunların sonucunda ortaya çıkan talepler, yükümlülükler ve sorumluluklar bir bütün olarak göz önünde bulundurulur. İnsan hakları temelli yaklaşım çok boyutlu sorunlara bütüncül cevaplar arar ve probleme neden olan durumu değiştirmeye çalışır.
  • Adil hizmet sunumu için çalışır. İnsan haklarını en temele yerleştiren yaklaşımda yoksulluk, adaletsizlik, çatışma ve marjinalleştirme gibi insan onuruna ve iyilik haline zarar veren meselelerle mücadele edilirken aynı zamanda tüm insanlar için insan haklarının ne şekilde gerçekleştirileceğine dikkat çekilir. Hak temelli yaklaşımda stratejiler güçsüzleştirmeye değil, güçlendirmeye yöneliktir.
  • Tüm aktörlerin hesap verebilirliğini güçlendirir. İnsan hakları temelli yaklaşım politikaların, mevzuatın ve bütçelerin ilişkili oldukları insan hakları -ne yapılmalı, standart ne olmalı, kim sorumlu- üzerinden tanımlanmasına yardımcı olur ve gerekli kapasitenin sağlanmasını güvence altına alır. Bu yaklaşım politikaların geliştirilmesi sürecini daha şeffaf hale getirir ve hakların ihlal edilmesi durumunda ise gerekli hukuki sürecin işletilmesini sağlayarak, insanları ve toplumu sorumlu olanlardan hesap sorabilir hale getirerek güçlendirir.
    2 – Sivil Alan, Siyasi Alan Ayrımı: DİLKURD, bir sivil örgütlenmedir. Sivil alanda topluma dil bilinci aşılamaya çalışırken resmi otoriteden dilin gelişimi önündeki engellerin kaldırılmasını talep eder. Tüm aktörler nezdinde dilin günlük siyasete ve politik ajandalara alet edilmemesi gerektiğini savunur.
    3 – Bağımsız Çalışma: DİLKURD, çalışmalarında tamamen bağımsız hareket eder. Dil mücadelesi dışında hiçbir siyasi amaç gütmez. Siyasi mücadelenin taraflarına eşit uzaklıkta durur.
    4 -Gönüllülük: Dil mücadelesine katılım sağlamak isteyen her gönüllü, dil mücadelesinin bir ferdi sayılır. DİLKURD, dil mücadelesine katılan her gönüllüyü, DİLKURD’un ilke ve amaçları doğrultusunda hareket etmeye zorlar.
    5 – Meşru Mücadele: DİLKURD, evrensel ilke ve yasalara uygun hareket eder ve meşru olmayan yolları reddeder.
    6 – Müspet Hareket: DİLKURD, Kürtçe aleyhindeki bütün menfi davranışlara karşı diyalog ve meşru vasıtaları tercih eder.
  • https://x.com/YEKDILKURD?t=vFCICnEa9xcgTekhFPuZIA&s=09